Nedir Bu Fasya?
Türkçe’de genellikle “bağ doku” olarak isimlendirdiğimiz bu yapı aslında bağ doku türlerinden yalnızca biridir. Fasya, vücudumuz içindeki her dokuyu hem bir arada tutmakla, hem de birbirinden ayırmakla ilişkilidir. Son zamanlarda Fasya üzerine daha fazla araştırma yapıldığını ve pek üzerinde durulmayan bu yapının bedenimiz açısından sandığımızdan çok daha önemli bir yere sahip olduğunu biliyoruz. Yine de araştırmaların devam ettiğini ve bilimsel pek çok alanda olduğu gibi henüz yolun başında olduğumuzu söyleyebiliriz.
Fasya kasların, kemiklerin, eklemlerin, organların; hatta sinirlerin, damarların bile etrafını sararak onları korur ve bir arada tutar. Genellikle bedenin ana yapı veren dokusunu kemikler, iskelet sistemi olarak görmeye yatkınızdır. Oysa iskelet sisteminden fasyayı çekip alırsak, kemiklerin “bir aradılığının” bozulduğunu ve kemiklerimizin yer çekimi etkisiyle teker teker yere döküldüğünü görürüz. Aslında bu imgeleme; bize fasyanın ana fonksiyonu hakkında önemli bir veri veriyor. Birbirine bağlamak.
“Biotensegrity” kavramı bilhassa antrenman bilimlerinin ve hareket üzerine araştırmalar yapan insanların dağarcığına gireli uzun zaman oldu. Tensegrite: Tension ve integrity terimlerinin birleştirilerek oluşturulduğu yapay bir terim. Tension: gerginlik, gerilme, gerilim. Integrity: sağlamlık, bütünlük demek. Biyotensegrite: canlı olan gerilim bütünlüğü.
Yani bedeni; bu kol, bu bacak -şimdi bacağı çalıştıralım, şimdi kolu… gibi parçalara bölmenin aslında manasız olduğunu, bedenin bir kılıfla her an birbirine bağlı olduğunu ve herhangi bir bölümdeki hareketin bir diğer bölüme hareketi neredeyse anında ilettiğini bildiğimizden beri; bedenimizi biyotensegrity mantığına uygun olarak çalıştırıyoruz. Yani belirli kas gruplarına spesifik odaklanmak yerine bütünün bağlantısallığı fikriyle Fasyaya etki edecek egzersizler tasarlıyoruz.
“Fasyanın bilgi iletim hızının sinir sisteminden 6 kat fazla olduğu tahmin ediliyor.”
Burada “bilgi” derken; nasıl ki sinir sistemi elektriksel bir bilgi iletimi; fasyayı da bir kumaşı çeker gibi; kumaşın bir tarafından çektiğimizde diğer tarafın eş zamanlı gerilmesiyle aktarılan bir bilgi olarak düşünebiliriz. Bu nedenle fasyayı anlamak için genelde bir bütünü saran ince elastik kumaşlar tercih edilir, bu derimizin altındaki yüzeyel fasyaya iyi bir örnektir. Dolayısıyla “Fasya hem bir doku hem de bir sistemdir.”
Fasyaya henüz anlayamadığımız kadar kompleks bir bilgi ağı demek de doğru olur.
Günümüzde yalnızca kas hacmini arttırmak için, güzel görünmek için… vs egzersiz yapmadığımızı artık neredeyse hepimiz biliyoruz. Fasya sistemini destekleyici egzersizlerle aslında beden fonksiyonlarımızın ömrünü uzatıyoruz. Eğer fasyanın çalışma biçmini ve fonksiyonlarını daha iyi anlayabilirsek, egzersiz uygularken de sağlığımızı korumanın daha basit olduğunu görürüz.
Fasya Sağlığı ve Dans
Fasyayı aktif olarak çalıştırabilmek için aslında bedenimizde alışık olduğumuzdan daha farklı bir hareket yaklaşımı izleriz. Bu yaklaşım; neredeyse kası çok fazla kasmadan, olabildiğince bütünselliğimizi kullanarak, kendimizi nefessiz bırakıp sıkıştıracak de zorlamak yerine bir “akış” içinde ettiğimiz hareketleri kapsar.
Aslında bu kadar fazla yoğunlaştığımız kas hareketi, bir nevi kasın kılıfı olan fasyaların birbirleri üzerinde kaymalarını gereksinir. Yani myosin ve actin elbette kasın birimi olarak işlev görür ancak egzersiz esnasında bizi “merkezimizde” tutan bu bağlantısallıktır, hangi kası ne kadar kastığımızdansa dokularımızın birbiri arasındaki bağı hissetme becerimiz; bir hareketin hem stabilizasyonu hem dinamikliği açısından minimum eforla maksimum etkiyi almamızı sağlar..
Dans eğitimlerimde “bedende derinleşmek” derken aslında bu derin fasyalara da nüfuz edebilme becerimizden bahsediyorum. Tıpkı bir soğan kabuğu gibi bedenimizin dokuları da katman katman ve bizler bu katmanların her birinde hareket oluşturma ve bu hareketi hissetme kapasitesine sahibiz. Her zaman daha derine, içimizde daha bilinmeyen; arada kalmış bir dokuya dokunabiliriz.
Dansın gereksindiği hareketlerde genellikle bir bütün halinde aynı anda hareket eden vücut parçalarını gözlemleriz. Hareket merkezi sinir sisteminden periferik sisteme doğru akar ve bu aslında tek tek uzuvlarımızı düşündüğümüz bir süreçle değil; bağı kurduktan sonra bir “inpulse” – itki ile hareketi başlatıp bağın hareketi devam ettirmesi olarak deneyimlenir. Bu öylesine net bir deneyimdir ki; bunu fiziksel olarak deneyimlediğinizde bilirsiniz ve işte tam o anda insan kendini bedenlenmiş, akışta, çabasızca dans ederken bulur. Tüm bu organik bağ ve kendiliğindenlik içinde salgılanan hormonları, duyguları, bütünlenmiş hissini şimdi burada açıklamak neredeyse imkansız.
Bilhassa göbek dansı; oldukça kaygan hareketler içerdiğinden, göbek dansı hareketlerinin neredeyse bir çoğunun kendini fasyal sisteme dayandırdığını görürüz. Çünkü göbek dansı esnasında göbeğimizdeki kasları kasamayız, onların rahat ve titreyecek kadar gevşek olmaları gerekir. Peki tüm bu hareketlerin olmasını sağlayan nedir? İnsanın kendi bağ dokuları içerisinde kayabilmesi elbette!
Eğer bedeninizi yapışık, katı, yeterince esnek değilmiş gibi hissediyorsanız, belirli bölgelerinizde tutmalar ve “stiffness” yani dokunukluk hissediyorsanız; Fasya dostu egzersizler yapmanız, o soruna bölgesel değil bir bütün olarak biyotansegritenizle çalışarak yaklaşmanız uzun vadede beden sağlığınızı optimal düzeyde tutacaktır.
Bir sonraki yazıda bu çalışmalardan bahsederim 🙂