İçeriye Dön İçeriye Dön, Ama Nereye Kadar?

 İçeriye Dön İçeriye Dön, Ama Nereye Kadar?
Eki 10, 2024

İçeriye Dön İçeriye Dön, Ama Nereye Kadar?

Interosepsiyondan ekstresepsiyona bir gezinti. (Interoception vs. Exteroception)

Artık neredeyse hepimiz, kendi sağlığımızı korumak, kendimizi anlamak ve fonksiyon gösterebilmek için problemleri ya da sebepleri dışarıda aramak yerine içeride arayacağımız hipotezini biliyoruz. Hayatında bir şeyleri mi değiştirmek istiyorsun, içe dön. Bir sorunun mu var, içe dön sor. Daha fazla içe dön, daha fazla içine bak, daha fazla didikle.

E haliyle içimiz dışımıza çıkar tabii ki!

Halbuki yaşamın her alanında olduğu gibi burada da bir denge sağlamaya niyetlenirsek ve bu yönden çalışmalar yaparsak, algımızı dengeli bir şekilde içeriye ve dışarıya yönlendirebilir, bu denge stabil değil dalgalı bir denge olsa da çok fazla içeride ya da çok fazla dışarıda sıkışmış olarak kalmaktan kendimizi kurtarabiliriz.

Ne demek istiyorum? Mesela, her gün meditasyon yapılması gerektiği ile ilgili bilgiler okuyoruz ki evet, meditasyonun faydaları bilimsel olarak da gün ve gün ispatlanıyor. Bana kalırsa bu yararların yanında her zaman zararlarından da bahsedilmeli ancak genelde bir araştırmayı tek taraflı ele alıp yorumlamaya daha yatkın oluyoruz. Dönem dönem faydalı, kimine zararlı, ara sıra problemli, ara sıra dinlendirici…vb olduğuna eminim.

Peki zaten yatkın olduğunuz yöne doğru kendinizi zorlayıp daha fazla dengesizliğe sebebiyet veriyorsak?

Kimi insan zaten doğası gereği içe dönüktür veya ara sıra yoğun içe dönme dönemleri yaşar. Kimi insan daha dışa dönüktür ve bu kavramlar gündelik hayatımızdaki yerini değiştirebilir, dönüştürebilir. Sabit kalmayabilir. Kimi insan da vardır ki hakikaten yaşamının büyük bir kısmını daha dışa dönük veya içe dönük geçirmiştir.

Gerek dansta gerek meditasyonda ya da herhangi bir pratikte her olguyu kendinden konumlandırmak hipotezde doğru olabilecekse de pratikte pek çok olay bu şekilde işlemeyebilir.

Örneğin dansta, mütemadiyen içe dönük dans edersek ve dışarıda kimse yokmuşçasına dansımızı sürdürürsek; dansın sosyal olan paylaşım alanını ve ilişkilenerek zenginleşmeyi atlamış oluruz. Belki de o zaman birileriyken dans edemez hale gelebiliriz, biri bizi izliyorken gerilebiliriz. Başkalarının nasıl dans ettiğiyle ve hareket ettiğiyle ilgilenmeyebiliriz, dansı tamamen içe kapalı bir süreç olarak değerlendirebiliriz. Bu zaman içinde hareketin içindeki belirli niteliklerden de mahrum kalmamıza sebebiyet verebilir çünkü yalnızca kendimizle dans ettiğimiz zaman bir nevi kendi hareket paternlerimizi tekrar eden bir hale gelebiliriz.

Ya da sadece dış gözler için ve dış faktörlere dönük dans edersek o zaman da içeriden gelen sinyallerin ve bedenin kendi yapmak istediklerinin farkına varamayabiliriz, çok fazla dışarıda olmaktan yorulabiliriz hatta daha abartılı bir örnek verecek olursa sırf bu yüzden sakatlanmak bile mümkün olabilir. Bedenimizin içindeki bağlantıları algılamak yerine sadece vücudumuzun dış yüzeyinde dans ederek hareketin zekasını atlayabiliriz.

Bunun öteki yüzünde ise partnerli dans çalışmalarında sadece karşımızdakinin ihtiyaçlarını gözetmek adına kendi bedenimizi es geçebiliriz ve bu da çalışmanın içinde kendi merkezimizi (karnımızı) yitirmemize sebep olacaktır. Partnerimizi dansta ona odaklı olarak memnun etmek için asıl ilişkimizi kaybedebiliriz.

 

 

Özetle:

Herhangi bir pratikte (meditasyon, dans, yoga vb.) o dönem içindeki yatkınlıklarımızı gözlemleyebiliriz. İçe dönük (interoseptif) veya dışa dönük (ekstreseptif) algılarımızın baskınlıklarını tespit edip eğer ayarı kaçırmışsak onun zıttı yöne bir pratik oluşturmayı seçebiliriz.

Çünkü mütemadiyen içe dönük çalışmanın uzun vadede farkına varmadığımız bir kapalılık hali yaratması çok muhtemel, hele ki dans çalışmalarında bunun geçerliliği daha fazla. Her çalışmayı içeriye dönük, gözler dış dünyaya kapalı, bir başkasının teması-bakışı olmadan sürdürürsek; dansımızı uzama açmayı böylelikle de pek çok hareket niteliğini beraberinde kısıtlamış oluruz.

Bunun için dans pratiğimizde nelere dikkat edelim?

Eğer içe dönük bir dönemimizdeysek:

*Kendinizi genelde içe dönük hissediyorsanız, -burada keyif aldığınız bir kendinizle olma halinden değil, seçim yapamadığınız ve isteseniz de dışa dönemediğiniz bir tıkanıklıktan bahsediyorum- dans ederken gözleriniz açık egzersizler yapabilirsiniz.

*Dans ederken etrafa bakabilir, odayı, çevreyi, sizi sarmalayan mekanı gözlerinizle tarayabilirsiniz.

*Dans ederken bir başkasını izleyebilir ya da dans ederken izlendiğiniz dönüşümlü partnerli çalışmalar yapabilirsiniz.

*Müzik seçimini daha baskın hale getirerek müziğe olabildiğince uyumlu hareketler yapmayı isteyebilirsiniz.

*Bir dans partneri şansımız yok ise bir nesne ile; pilates topu, sandalye, duvar, şal, ip…vb “prop” kullanarak hareket içindeki odağımızı bir dış objeyle ilişkiye kaydırabiliriz.

Eğer dışa dönük bir dönemimizdeysek:

*Dans ederken gözlerimizi kapayıp ya da kapamasak bile kendi bedenimize yakınlaştırıp dans süresince görme duyumuzun baskınlığını azaltabiliriz.

*Mekanla ilişkilenmek yerine “iç mekanımızla” yani bedenimizin iç sensörleriyle ilişkilenebiliriz, bedenimizi de bir bahçe ve ev gibi düşünüp içinde gezinebiliriz.

*Dans ederken bir başkasını izlesek bile, izlerken kendi bedenimizde neler olup bittiğini gözlemleyebiliriz. Bir başkası bizi dans ederken izliyorsa, izlenmeye rağmen iç alanda kalma çalışmalarını pratik edebiliriz, partnerimize göstermediğimiz beden bölümleriyle dans edebiliriz.

*Müziğe tamamen uyumlu dans etmek yerine müziği daha bir arka plan fon müziği olarak kabul edip daha fazla içimizden gelen hareketleri takip edebiliriz, bu hareketler bazen müziğe aykırı olabilir.

*Kendi bedenimizi ve derimizi bir dans partneri olarak görüp teması arttırdığımız çalışmalar yapabiliriz, mesela dans ederken ellerimizle gövdemize, yüzümüze vb. Dokunmak bedenin içinde hissetmeyi kolaylaştıracaktır.

Ve her zamanki gibi eğer olduğunuz hallerden memnunsanız diğer ucu deneyimlemek zorunda olmadığımızı hatırlatmak isterim.

Sadece bizler insan olarak, bu iki spektrumun arasında gezinmekten ve içe dönüklük ile dışa dönüklük arasında yumuşak bir dans gerçekleştirebilmekten; odağımızı seçimlerle ya da bedenin organik zekası yoluyla kaydırabilmekten faydalanırız.

Yalnızca içe dönük ve yalnızca dışa dönük bir algı yaşamlarımızda fonksiyon göstermez.

Aralarında gönlümüzce gezinebilmemiz dileğiyle.