Kış Mevsimine Bir Bakış
Hepimizin kışları hissettiği bir atalet, hareketsizlik hali var. Doğanın uykusu bizde de uyku yaratıyor, yaprakların bir yerlere gitmiş oluşu, ağaçların çıplaklığı. Bizim tatlı hüzünlerimiz.. Üşümeye alışmak, güneşi özlemek. Bedenin daimi sıcak bir şeyler araması.
Kış mevsimini regl dönemimize de benzetebiliriz, kanadığımız ay. İçe dönme ve arınma, sakinleşme, fazla hareketin delege edilmesi, durgunlaşma dönemi. Peki dönem kışsa hiç hareket etmeyeceğiz, kendimizi durgunluğa bırakacak mıyız? Elbette hayır.
Kış bize sabrı öğretir. Kat kat giyinmemiz, ısınmak için zahmetlere girişimiz, çay demleyişlerimiz… Daha özenli olmamız gerekir kışları hasta olmamak için, biraz daha irade göstermemiz istenir yaşama katılabilmek adına. Beden de kendini güç tasarrufu moduna alır, bizler tabii kış uykusuna yatmıyoruz görünürde. Ama baharın cıvıltısı ve yazın ateşi de yok üzerimizde.
Kimilerinin kış depresyonu dediğine ben kış melankolisi demeyi yeğlerim. “Melankoli Kadın Mıdır” yazımda da bahsettiğim gibi; depresyonla melankolinin sınırlarını biraz tanıyabilirsek; kendimize depresyonda etiketi yapıştırmaya bir son verebiliriz.
Melankolikliğin, durgunluğun sanatsal bir yanı olduğu aşikar. Çok hareket istemez melankolikliğimiz ama durmayı da istemez. Durmak ölmektir. Bizler hareketin içinde yavaşlığı bulduğumuz an özgürleşiriz. Çünkü o an artık hareket bizi yormaz; hareketle hareketsizliğin buluştuğu yerleri keşfederiz. Hareketin içinde dinlenmeyi ve acele etmeksizin bedenimizle şiirler yazmanın yollarını buluruz.
Bedene kışın ulaşmak biraz daha zor olabilir, çünkü kaslar daha kasılı, beden daha bir içeri kapanma meyilinde olur. Bunlar bize negatifmiş gibi görünse de, bedenimizle bağlanmamız için bir hediye olarak da sunulabilir.
İnsan çok sıcakken, ateş elementi çok aktiften yüzeyselleşebiliyor. Soğuk bizden yavaş yavaş, tane tane, gerçek bir şekilde bedenin içine gitmemizi ve kendimizi içeriden ısıtmamızı talep ediyor.
Bunu yaparken de kışın durağanlığı bedene öğretmeye başlıyor. Zaman ver…
Harekete atlama, bırak hareket kendisi başlasın. Bırak hareket çok yavaş başlasın, içinde ısındıktan sonra büyüsün; dağılmasın. Çünkü dağılırsan üşürsün. İçerideki sürtünmeyi, bağ dokunun birbirine değişini sürdürmek zorundasın.
Kış böylece, merkezlenmek zorunda bırakır bizi.
Fazlalıkları döker, yalnızca gereklileri kendimizle tutmaya yelteniriz.
Özlenenler belirginleşir, eski sorunlar görünür kılınır bu yavaşlıkta.
Bilemeyiz;
Kim bilir, belki de en nihayetinde hep özlediğimiz
Kendimizizdir.