Beden, Devamlılık, Güç
Yaşamın her boyutta hızlanmasıyla beklentilerimiz de evrilmeye başladı. Tek parmakla ekranı kaydırır gibi ruhsal gelişimimizi kaydırmak, hızlandırmak, tik atıp geçmek istiyoruz. Okuduğumuz bilgilere sahibiz zannediyoruz. İdeal ve doğru gördüğümüz olmak istiyoruz hemen, e tabii olamıyoruz ve üzerine katman katman suçluluk, karmaşa, samimiyetsizlik biniyor.
İnsan olarak kolaya kaçma ve işimize geleni yapma eğilimimiz gün geçtikçe artıyor. Tek bir detoks yapıp tertemiz olmayacaksınız, bir ay dans edip harika bir dansçı olmayacaksınız, iki gün yürüyerek dolaşımınızı düzenleyemeyeceksiniz ve eğitmenlerin ağzında kendi doğrunuzu aradıkça tatmin olmuş hissetmeyeceksiniz. Bunları okumak keyif kaçırıcı olsa bile durum şu: şifamıza, kendiliğimize giden yolun bir süreç olduğunu içten içe bilsek de sonuç odaklı yaşamaya ve sonucu da “son” sanmaya meyilliyiz.
Dünya rahatsız edici bir yer olmaya devam ederek bizi geliştirmeye devam edecek. Her şey çiçek böcek olmayacak. Spiritüel içerik sandığın şeyin dünya düzleminde işlememesi; çiçek böcekli yaşam ile kendini aldatmanın arasındaki çizginin habire sarsılıyor olması bunların en önemli göstergeleri.
Birçok insan birkaç derste yere nasıl basacağını çözeceklerini düşünüyor, ya da birkaç derste dansla kendini bulacağına inanıyor. Gerçek şu ki elbette bir iki derste bile müthiş açılımlar yaşayıp aydınlanmalar deneyimleyebilirsiniz. Ancak önemli olan o bulduğunuz aydınlanmanın, açılımın sürdürülebilmesi. Sadece anlık buluşlar ve keyifler yaşayarak bedenimizin bize varlığını açmasını bekleyemeyiz.
Bedenli olanı sürdürmek gerekir.
Bedendeki pratiği sürdürdükçe kendimizin bilmediğimiz yerleriyle yüzleşiriz. Derinleşmenin manası budur. Bedenin öylece tamamen çözüverdiğin, algıladığın bir yer değildir. Beden katman katman, güvene güvene, değişe dönüşe gelişir. Beden tam anlamıyla bir gizemdir.
Devamlılık ve istikrar kavramları bize yüklenen istemediğimiz sorumluluklarımız yüzünden kulak tırmalarlar ancak devamlılığı ve istikrarı kendi içimizde bulduğumuzda; her sarsılmamızda, her düşüşümüzde dönecek sağlam bir kucak buluruz. Bedene devamlılığı öğrettikçe gelişim ve derinlik birbiriyle iç içe geçer. Bizi bedenle bütün olmaya götürür. Zihin de bedeni takip ederek kendini buna göre konumlandırır.
Devamlılık ve “çok çalışmayı” burada ayırmakta yarar var, çok çalışmak ile özenli çalışmak apayrı nitelikler. Bedeninle saatlerce çalışıp onunla bağlanmadan bitirebilirsin günü; bazen on beş dakikada inanılmaz bir bağ hissedip kendini bambaşka zamanlarda, boyutlarda bulabilirsin.
Ama o “on beş” dakikanın olabilmesi için; bizi o on beş dakikaya götüren bir “süreç” olması lazım. Her gün olmasına gerek yok; azar azar da olsa devamlılık sana duyularının, duygularının ve tahmin edemeyeceğin güzelliklerin kapısını aralar. Devamlılık seni bedenine bağlayacak en sade dünyevi formüldür ve başka alanlardaki istikrarını da destekler. Bu istikrar sana gücünü hatırlatır, güç bir an’da inşaa edilmez.
Güç; sürecin sana hediyesidir…
“Taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir.”