Dans ve Meditasyon: Benzer ama Farklı, Neden?
Meditasyon önceleri sadece doğunun bir öğretisi olarak uzaklarda bir yerlerdeki “rahatlama aracı” ya da batı kültürüne “sofistike, oryantalist” görünen anlamsız bir om’lama gibi görünürken; nörobilimsel araştırmaların ve bazı psikoloji akımlarının da meditasyona alan açmasıyla şu anda çok yaygın bir şekilde üzerine konuşulan, aynı zamanda uygulanan bir pratik.
Pratik diyorum, çünkü meditasyonun da tıpkı kas geliştirmek gibi bir düzenli çalışmaya ve pratik ettikçe ‘derinleştiği’ bilgisine zaten rast gelmişsinizdir. Meditasyon başlı başına çok büyük bir konu, şu anda üçüncü dalga hümanist psikoloji akımındaki kişiler ya da transpersonal psikoloji denilen; spiritüelliği psikolojinin içine dahil etmiş ruh sağlığı çalışanları, bilişsel davranışçı terapistler ve daha pek çok uzman artık meditasyonu “tedavinin” içine ekliyor. Meditasyonun nasıl olması gerektiğiyle ilgili elbette başka başka düşünceler, fikirler var. Klasik meditasyon tanımında aklımıza ilk gelen gözlerin kapanıp algının alın ortasına, düşüncelere ya da belirli bir mantraya yönlendirilmesi ve bu sürecin 15-20 dakika civarında olup düzenli uygulanması.
Özetle: meditasyon zihnine ihtiyaç duyar, dans ise hem zihnine hem bedenine.
Hareketli meditasyonlar -mesela Osho’nun meditasyon önerileri gibi- ya da gözler açık yapılan meditasyonlar -bir ateşi dikkatle izlemek gibi- ya da sessizce yürüyerek yapılan meditasyonlar, cinselliği/ ilişkilenmeyi merkeze konumlandıran meditasyonlar -tantra gibi-, taocu meditasyonlar-qi gong formları gibi- belirli bir enerji sistemiyle çalışılan meditasyonlar -reiki gibi-ya da aslında meditasyon amacıyla oluşturulmuş hareket sistemleri -yoga ve türleri gibi-…saymakla bitmeyecek türde meditasyon biçimi olduğunu biliyoruz. Bir insan kendisi için en uygun olana elbette kendisi karar verecek.
Meditasyonun amacı nedir?
Meditasyonun amacı rahatlamak, huzur, sakinlemek ya da odaklanabilmek, gereksiz bulunan düşünceleri durdurabilmek… vs vs gibi “pozitif anlamda işimize yarayan” bazı yetilere ulaşmak için yapılıyor gibi algılanır. Mutluluk, neşe, well-being, çok iyi olmak… Bir de tabii spiritüel anlamda ‘ruhumuzla, bilincimizle’ bağda kalmak. Bazen bir sorunun cevabını bulmak.
Meditasyona kendini adayan hocalardan sıkça duymuşsunuzdur: “kendini aşkılamak, özünle bağlanmak, kendini her halinle kabul etmek” gibi amaçları daha yaygın olarak paylaşılmaya başlandı. Bilim insanlarının, özellikle nörobilimcilerin meditasyon önerme amaçları ise fiziksel anlamda daha fonksiyonel: telomerleri uzatmak, sinapsların bağlantı hızlarını geliştirmek, odaklanmayı kolaylaştırmak, sinir sistemini regüle etmek gibi daha spesifik anatomik gerekçeler. Tüm yaklaşımlara baktığımızda meditasyonun öyle ya da böyle bir faydası olduğunu görüyoruz.
Kişisel algım olarak meditasyon insanın gündelik sığlığından sıyrılıp bir tık öteye dokunduğu, kendinin her haliyle oturabildiği ve kendinden sıkılmamayı öğrendiği bir yüzleşme pratiğidir. Doğrunun yanlışın kaybolduğu, zamanın büküldüğü, geçmişim ve geleceğin o anın karanlığında/boşluğunda eridiği…
Meditasyon ve dansın benzerlikleri nelerdir?
Öncelikle meditasyon ne kadar büyük bir konuysa dansın da o kadar geniş bir konu olduğunu anlayarak başlayalım. Yani dansı ve meditasyonu karşılaştırırken tam olarak hangi türlerini karşılaştırdığımızı bilmekte fayda var.
Bu yazıda oturarak, gözlerimizi kapayarak, zihnimizde bir mantra tekrarladığımız meditasyon türü ile ayakta veya yerde, gözlerimizi kapayarak, bir müzik eşliğinde içimizden geldiği gibi dans ettiğimiz doğaçlama dansı karşılaştıracağım.
- İkisi de bizi gündelik personamızdan daha başka bir ben’e taşır. Performans sergilemeyi bırakıp duyularımızla bağa geçebilmeye başlarız.
- İkisinin de bir duygulanım yaratması muhtemeldir, bir boşluk hissi ve zaman yitimi yaratmasına da sık rastlanır. İnsan dünyayı yitirir sanki, bir başka ‘boyuta’ geçiş yapar.
- İkisinin de amacında kendine yakınlaşmak vardır. Kendini aşkınlamak, fazla düşünmekten yorulmuş tükenmiş zihni sakinleştirmek ve varlığımızın başka katmanlarıyla ilişki kurmak.
- İkisi de düzenli yapıldığında insanı gerçekten dönüştürür ve bastırılmış herhangi bir parçayı yüzeye çıkarabilir.
- İkisinde de başladığınızda ve bitirdiğinizdeki sinir sistemi durumunuz, ruh haliniz, uyanıklığınız başka olur.
- İkisin de zorlayıcı yanları vardır, devam edebilmek, bazen rahatsız edici duygulara, hislere katlanmayı öğrenebilmek gibi.
Peki ya farklılıkları?
- Bariz fark, biri oturarak uygulanır, biri dans ederek.
- Meditasyonda beden ötesine geçme isteği vardır, uygulayıcılar genelde bedenlerini aşıp daha geniş bir varlık olduklarını hissetme deneyimi bildirirler. Doğaçlama dans esnasında da bedenin ötesine geçilir, fakat bunu yaparken beden bırakılmaz. Yani bedenin varlığının deneyim esnasında hatırlanması ve bedenin ihtiyaçlarına, algısına, arzusuna dikkat etmek önem taşır.
- Genellikle meditasyon nabzı düşürücü ve sakinleştirici bir etki gösterirken dans doğası gereği dolaşımı hızlandırır, bizi terletir ve sakinleştirdiği gibi enerjimizi de yükseltir. Dans ettikten sonra yorgun hissetmek bir klişedir ancak genelde olan tam tersidir: fazlaca enerjik hissetmek.
- Dansa genellikle bir müzik eşlik eder, klasik meditasyon ise sessizlikte yapılır.
- Meditasyon tüm duyguların içinden geçilmesini önerse de bunu zihinde düşüncelerde yapar, dans ise bunu bedenle yapmanı bekler. Yani duyguları ‘express’ etmek, hareket yoluyla ifade etmek gerekir. Bütün organizmanın yaşanana katılmasını bekler.
- Meditasyon oturduğun yerde yapılabileceği için her yerde yapabilirsin, otobüs ya da dar bir alan; dans için kendine biraz yer açman gerekir. Aslında dansı da kolayca her yerde edebilirsin ancak insan zihninin bedeni hareket ettirmeye olan direnci günden güne arttığı için meditasyonu daha ‘kolayca başlanabilir’ bir pratik olarak varsayabiliriz.
- Meditasyonda uzun süre aynı taskı uygularsın ancak dansta farklı farklı egzersizler denemek ve o günün ihtiyacına göre bir çalışma yapmak mümkündür.
- Dansta eğlenmek de mümkündür, meditasyonda da çok eğlenebilirsin ama bu muhtemelen dışarıdan görülmez:)
- Özetle: meditasyon zihnine ihtiyaç duyar, dans ise hem zihnine hem bedenine.
Dans ederken bazen az az hareket edip meditasyona yakın bir yerde durur insan, tam bu esnada meditasyonun ve dansın farkı netleşmeye başlar. Dansta kişiyi bu meditatif hali koruyarak harekete taşıması istenir.
Ne meditasyonun ne dansın faydalarını yanlışlamak mümkün değildir. Aşırıya kaçılmadığı sürece ikisi de insan yaşamının kalitesini arttıran eşlikçilerdir.
Birçok insan dans etmenin, yazmanın, spor yapmanın hatta bazen balık tutmanın onlar için meditasyon olduğunu söyler, bu pek doğru bir söylem değildir; ancak onlar için meditatif olabilir. Yani yaşamın içinde tümüyle mevcut olduğumuz anlar meditatif anlardır, ama o anlarda meditasyon yapıyoruz demek değildir bu, en azından klasik anlayışa göre.
İnsan kendi meditatif aracını bulduğu sürece dünyayı daha bir başka deneyimliyor. Bu dans olur, meditasyon olur, bir ağaca bakmak olur, yüzmek olur, bilinmez… En doğrusu bu diyenlere kulak asmadan, sadece kendi kaynaklarımızı takip edeceğimiz günlere. Bunların hepsinin bir araç olduğunu unutmadan, kendimizi çok fazla ciddiye almadan. Kendi yolunu bulman dileğiyle.