Dişil Enerji ve Kıskançlık

Türkçe’de komik bir söylem vardı: Sahiplenen erkek tutuşu. Buna hep çok gülmüşümdür, dans derslerin dokunma çalıştırırken de bu söylemden faydalanırım: “Kendinize sahiplenen erkek tutuşu gibi dokunmayın, temas bir nötrlükte ama kendini hissettiren bir netlikte de olsun.” diye.

Farklı ilişkilenme biçimlerinde sahiplenmenin ve kıskançlığın değişkenlik gösterdiğini biliyoruz. Bunu cinsiyete ve cinsel yönelime bağlamak büyük bir yanlış olur. Sahiplenmeyi ve kaçınılmaz sonucu olan kıskançlığı bir cinsiyete değil bilinç yapısına bağlamak daha mantıklı. Buradaki sahiplenmeyi açalım, Türkçe’de sempatik bir anlam da kazanbilir sahiplenmek. “Own it…” yani sahip olma, bir kişiyi mülkiyetin olarak görme sahiplenmesinden bahsediyorum. İlişkilenmeyi sahiplenmek ayrı bir durum.

“Own it..” durumuna yol açan bizim tarihimiz, yaşadıklarımız, yaşamı ve aşkı algılama biçimimiz, beklentilerimiz ve daha fazlası olabilir. Bana kalırsa bu durum sadece partnerimize yönlendirdiğimiz değil, bütün hayata yönlendirdiğimiz bir biçimdir. Erich Fromm’un Sahip Olmak ya da Olmak adlı kitabının başlığı bile bunu yeterince açıklıyor. Bir şeyi benim yapmak ve o şeyle olmak arasında büyük bir fark var. İle burada tüm denklemi değiştiren sihirli bir bağlaç.

İki tip yaygın inanış hüküm sürüyor: erkek adam kıskanır veya kadınlar didik didik çok düşünür, detaylara takılır; o yüzden de kıskanacak bir şey elbet bulurlar gibi. Cinsiyetler ötesi yaşayan ve kendini “çağdaş” ilan eden insanlarda ise tüm bu kıskançlığı aşıp rahat olma, cinsellikte özgürleşme gibi anlayışlar hakim.

Burada, kendimize dürüstlüğün çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hepimizde dişil ve eril nitelikler var evet; kıskanmayı yalnızca erilin ve dişilin üzerine yıkamayız. Fakat biliyoruz ki dişil olan olan, eril olan ise daha sahip olan bir nitelikte. Dişil enerjide pek sahiplenme yoktur, alanı açmak vardır. Sınırlar çizemez pek dişil enerji, kapsayıcılığıyla var olur ve kısıtlamalara, kurallara pek gelemez. Doğası gereği kaostur.

Eril niteliklerde ise sınırlar, ayrıştırmalar ve ayıklamalar netleşir. Eril enerji kuralı ve kurallara uymayı daha iyi bilir, netlemeyi sever. Ki eril enerji, yaşamın içinde fonksiyon gösterebilmemiz ve eyleme geçebilmemiz için müthiş önemlidir. Peki sevgi hangisine aittir?

Sevgi ikisinin birlikte oluşu, sevgi bütünlenebildiğimiz yerdir.

İnsan en nihayetinde bütünlenmek, tamamlanmak ister. Bütünlenme aruzusuyla sürekli bir ötekine (kişi veya meta) tutunmaya çalışabiliriz.

“Dünyaya getirmek ama sahiplenmemek;

eylemek ama karşılık beklememek

işini yapıp sonra kolayca bırakmak:

Çünkü bırakmaktır

Kalmasını sağlayan.” Dizeleri Tao te Ching’in en sevdiğim bölümü.

Tutunduğumuzun aslında gerçekten bizimle kalmadığını açıklıyor bizlere.

Tutunmamanın mümkünlüğü ise aslında kendi içindeki bütünlüğü sağlamanla gerçekleşir, kendindeki eksikleri başkasında doldurmaya çalışmadığında. İki bütün olarak birbirinizi tekrardan bütünlendiğinizde.

Bunu söylemesi kolay ancak gerçekleştirmesinin ne denli zor olduğunu deneyimlemişizdir. Biz bir şeyi sevdiğimizi düşündüğümüzde ona sıkı sıkıya tutunuruz ve “kaybetme kaygısı” dediğimiz hisle bütün enerjimizi çar çur ederiz.

Kendi içimizdeki dişil ve eril dengesi burada önemli bir rol oynar. Ben dişil enerjimle bağda olup kendimde neyi sevdiğimi, yaşamın kendisini, olma becerimi bir kabul halinde yaşarsam ve eril enerjimle bunları dünya düzleminde somutlaştırırsam kendimi bütünlemiş olurum. Bu durumda öteki benim için hissetsin, öngörsün, şefkatli olsun veya benim için eyleme döksün, benim sorumluluklarımı üstlensin istemem. Eksiğimi örten kişiyi kıskanırım ben, çünkü o gittiğinde ben artık eksik olacağım.

Bilincimde, en derinlerimde bilsem: iki tam bir yeni bütün oluşturuyor ve bu yaşamda kaybetmek de kazanmak da yok; bu yalnızca deneyimsel bir yolculuk…Kıskançlığı halen taşır mıydım yoksa bütünlüğümü kutlamayı mı düşünürdüm?

Bir başkasının bizi aldatıp aldatmaması O’nun sorumluluğudur, bizim değil.

Biz kendi sorumluluklarımızı alıp başkalarınınkini onlara iade edelim.

Belki o zaman gerçekten ilişkilenebiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir