Neden Dans Odaklı Dişil Enerji

Dişil ve eril enerji, doğu felsefeleri anlatısı olsa da, son zamanlarda bizlerin batılı zihinlerinde de anlam ifade etmeye başladı. Taoculuğun yin-yang sembolü ve yaygın olarak bilinen yorumu “Her iyinin içinde kötü, her kötünün içinde iyi vardır.” doğru olmakla birlikte, manası bundan çok daha geniştir.

Yin ve yang evrende birçok farklı şekilde tezahür eder, birbirinin karşıtı olmaktan çok birbirinin tamamlayıcısıdırlar. Olmak ve yapmak, gece ve gündüz, içerisi ve dışarısı, ay ve güneş, yer ve gök, köklenmek ve uzamak, teslim olmak ve çaba harcamak gibi…

Bizler rasyonelliği tek kurtuluş olarak benimsediğimizden beri; yaşamı çok lineer ve başarılacak bir “şey” olarak algılamaya başladık ve o “şey”in içini bir türlü dolduramadık. Özellikle yeni neslin, bilginin ulaşılabilirliği ve gündelik yaşamın tüketilmesinden ötürü yoğun varoluş sancılarını hissetmeye erken yaşlarda başladığını artık gözlemleyebiliyoruz.

Tüm bu süreçte evreni, varoluşu ve “Ben kimim?” “Ne istiyorum?” gibi soruları zihni kısıtladığımız hapishaneden özgürleştirip tüm bedene belki de yaşamın kendisine yaydığımızda cevapların kendini göstereceğine inanıyorum. Çünkü “Ben düşüncelerim değilim.”

Dişil enerji, tam da böyle bir sanrıda; düşündüğümüzden ve görebildiğimizden daha derin olduğumuzu, iç alanımızın sürprizlerle dolu olduğunu anlatır bize. Olduğun gibi olmanın çabasızlığını ve var olmanın sadeliğini dişil enerjimize alan açarak, ona dair pratikleri öğrenerek algılayabiliriz ve doğası gereği algıladığımızda yaşayamaya da başlayabiliriz.

Dans ve hareket; insanın daha sözcükleri bulmadığı yerde bir ifade ve birliktelik biçimi olan güçlü bir dildir. “Önce dans vardı” sözüne ithafen diyebiliriz ki dans bize daha arkaik olanın, yaşamla; kendimizle bağımızın derinlikli, bilişimizin tanımlayamayacağı yollarını sunar.

Oluşturmakta olduğum Dans Odaklı Dişil Enerji methodu; modern dünya insanının ruh, zihin ve beden ayrışmasına bütünleyici ve güvenilir bir bakış açısı geliştirmekle ilgileniyor. Bu bakış açısını, multidisipliner teorilerle desteklenmiş dans odaklı bedensel çalışmalarla tanıyoruz ve aradığımızın çok da uzaklarda olmadığını anlamaya başlıyoruz.

Bunu bedenle deneyimlemek önemli; çünkü o zaman bilgi sadece sözcüklerde ve beynimizde kalmıyor, bütün bedenimize yayılıyor ve gerçek oluyor. Bizler birer bilgi olduğumuzu hatırlıyoruz. Bilgi evrenseldir ve her yerdedir.

Ursula K. Le Guin’in yorumuyla Lao Tzu’nun Tao te Ching kitabından bir şiir, bana kalırsa dişil enerjiyi sözcüklere indirgemekte oldukça başarılı olmuştur:

“Dünyadaki en yumuşak şey

dünyadaki en sert şeyin üstünden

atlar ve akar gider.

Elle tutulamayan

sızar girer

geçit vermeyene.

Böyle bilirim yapmamanın faydasını.

Sözsüz öğreti,

yapmamanın karı-

çoğu kişi anlamaz bunları.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir